31 Mayıs 2015 Pazar

Arşiv Okumaları / 144

Veliy-i Nimet Efendim;
Şu mektubumu size hastaneden kemal-i teessür ve mateme bürünmüş olduğum halde karalamaya mecbur oluyorum. Şuanda duyduğum tahassüsatım beni her nevi hüzünlere gark ediyor ve ağlamak için kalemde katre katre toplanan yaşların her halde gözümden boşanmasını istiyorum. Filhakika bunu istemekte çok geçmiyor ve bu saika-i melal için için ağlıyorum. Teessür durumunu bu suretle tadile kısmen muvaffak oluyorum. Va esefa ki… Mazinin avdet etmemesi kadar nazarımda uzak görünen hayalatım “şehit kardeşimin, sevgili kardeşim Mehmet Şevketin” al kanlar içinde uykuya dalan vücudunu temsil ediyor. Onun artık hayatının bu dünyadan nasipdar olmadığını irae ediyordu. Eyvah! Ne derin ebedi bir uyku! Safha-i şebabının ilk demlerine ilk adımını koymaya başlamış… bir biraderimin bu alemden artık uful ettiğini gördüğümden dolayı onun arkasından koşmak istiyorum. Ona peyrev olmak istiyorum ve kendisine yetişmek hakkına malik olamadığımdan kendime sitemler ediyorum. O şehid biraderim nasıl ki topraklar altında ihtimal çürümüş de kokusu gelmiş validesinin ağuşuna atlamakta tereddüt etmediyse ben de bu nevnihal  vatanın arkasından gitmek veyahut ona peyşu olmaya azm etmeliydim. Kabri rahmet-i rahman olan müteveffaya validemin elini uzatarak ancak on sene sonra kendi yanına birlikte uyumaya almış olduğu küçük yavrucağına gösterdiği şefkati bana göstermediği için cidden meyus, şimdi hakikaten nalanım. Ben de bunlarla birlikte ebedi hob alude



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.