12 Mart 2015 Perşembe

Osmanlıca ile Tanışma Hikayem / Zafer Şık

Bir pazartesi günüydü. Çeyrek asıra yaklaştı neredeyse. Çocuktum. Çocuktan daha çocuk! Tarih 14 eylül 1992. Evet bir ikindi vaktiydi. Tarsus İmam Hatip Lisesi'ne başladığım o gün Osmanlıcaya da "merhaba" dediğim gündü.
Halk mabeyninde "Yazıcı Nurcu" diye tesmiye edilen Kur'an hizmetiyle tanışmıştım.
Evet çocuktum. Çocuklardan daha çocuk! Medrese dediğimiz yerde aileden ırak üç kişi kalıyorduk; Ömer, Yunus ve ben.     
Kısa sürede Osmanlıca herşeyim olmuştu. Hatta bilinçli olarak yani kendi arzumla ilk mektubumu da lügate bakabaka yazdığımda 12. yaşındaydım.
Çocuktum, zarf alacak param bile yoktu. İstesem büyüklerim verirlerdi elbet. Bizde istenilmezdi, verilirdi! Saman kağıt sayfasından zarf yaptım. Mektubu öyle gönderdim. Hayır, zarfın içeriği Osmanlıcaydı. Kapağı Latinceydi!
Mektup sahibine ulaştı mı bilmiyorum. Ulaşmıştır ümit ediyorum 22 senedir!
Lise ikideydim, İnkılap Tarihi ders hocamız sınıfa, "Osmanlıca bilen var mı?" diye sorduğunda arkadaşlarımın bütünü beni gösterdi ve kendimi tahtada buldum. 
Eski bir gazete verdi elime Naim hoca. Okumaya başladım. Bir kelimeye geldim;  مورخ yazıyordu, an gibi aklımda. Ben bu kelimeyi morug diye okuduğumda sınıfın alaylı kahkahaları yüzümü kızartmıştı. "Ra'nın üstünde şedde olsaydı doğru okurdum" diye teselli etmeye çalıştım kendimi.
O yıl başıma derd oldu Osmanlıca. Edebiyat hocası kafayı bana takmıştı; "Oğlum, inancına karışmıyorum ama benim dersimde Türkçe kelime kullanacaksın" dediğinde yine çocuktum ve, "Acaba farklı dilde kelime mi kullanıyorum şu kompozisyonlarda, imtihan kağıtlarında" çözmeye çalışıyordum.
Kompozisyon yarışmalarında okul birincisi olup dersteki kompozisyonda hep zayıf alan(!), o benim işte! Üniversiteyi kazanıp tek şu dersten geçemeyen ve gidemeyen çocuk!

Bu da benim hikayem arkadaşlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.